
BİZE UZANAN BİR EL
VE ANLAYACAK BİR YÜREKTİR
İşitme engellilerin
Okuma-Yazma öğrenmekte zorlandıklarını…
Sadece Meslek Liselerine gidebildiklerini…
Anadolu Lisesi ve Özel okul sınavlarında hiç şansları olmadığını…
Üniversiteye gidebilen işitme engelli sayısının parmakla sayılacak kadar az olduğunu…
Biliyor muydunuz? Ne kadar şaşırtıcı değil mi?
Değerli dostlarımız,
Ben de bu sorunları ilk öğrendiğimde çok şaşırmıştım.
4 sene evvel bana işitme engelliler okuma-yazma bilmiyorlar denseydi. Nasıl olur, görme engelliler biliyor da, işitme engelliler neden bilmiyorlar? derdim.
Her şey 2003 yılında bir velinin 12 yaşındaki işitme engelli oğlu için sosyal aktivite arayışı içinde olması ile başladı. Özel öğretmen temin ederek küçük çocuklara okuma-yazma ve dudaktan okuma eğitimleri vermeye, daha büyük çocuklara da bilgisayar kursları, ve çeşitli sosyal ve sportif faaliyetlere başladık .
Kurslara katılım her geçen gün artıyordu. Bilinçli aileler, bilgisiz aileleri eğitmeye, onlara yol göstermeye başladılar. Daha 6 ay geçmeden veli sayısı 100 leri buldu. Hepsi bir arayış içindeydi, kendi yaşadıkları sorunları, problemleri başka ailelerin yaşamalarını istemiyor, hiç olmazsa minikleri kurtaralım diye düşünüyorlardı.
İşte bu düşünce çerçevesinde Bakırköy Belediyesi eski Başkanı Ahmet Bahadırlı’nın da teşvikleriyle, Bakırköy de 9 m2 cik bir mekanda derneğimizi kurduk. Ailelerin yoğun ısrarları üzerine, ne olduğunu bile anlamadan kendimi bu derneğin başkanı olarak buldum.
Bir engellinin ve ailesinin yaşadıkları zorlukları anlamak için ille de engelli bir yakını olması gerekmiyor insanın. Benim ailemde engelli kimse yok. Buna rağmen ben bana uzanan elleri geri çevirmedim. Tüm bilgi ve deneyimlerimi onlara aktarmaya çalıştım. İşitme engellilerin sorunları o kadar çok ki ne tarafından tutmaya çalışsam başka bir sorun çıkıyor karşıma.
Halbuki gelişmiş ülkelerdeki işitme engelli çocuklar bizimkilerin yaşadıkları zorlukların yarısını bile yaşamıyorlar. En azından, bebek doğar doğmaz ailelerin başvurabilecekleri, bilgi alabilecekleri bir Aile Danışma Merkezleri var.
Dernek olarak faaliyetlere başladığımız andan itibaren, tüm imkanlarımızı kullanarak seminerler, konferanslar, paneller düzenledik. Aileleri bilinçlendirmeye gayret ettik. Haklarını öğrettik ve takipçisi olduk.
Çocuklarını rehabilitasyona göndermeleri için aileleri teşvik ettik. İhtiyaçlılara işitme cihazı temin etmeye çalıştık. 20-25 çocuğumuzu kurtarmanın mutluluğunu yaşadık.
Okuma-Yazma öğrenmekte zorlandıklarını…
Sadece Meslek Liselerine gidebildiklerini…
Anadolu Lisesi ve Özel okul sınavlarında hiç şansları olmadığını…
Üniversiteye gidebilen işitme engelli sayısının parmakla sayılacak kadar az olduğunu…
Biliyor muydunuz? Ne kadar şaşırtıcı değil mi?
Değerli dostlarımız,
Ben de bu sorunları ilk öğrendiğimde çok şaşırmıştım.
4 sene evvel bana işitme engelliler okuma-yazma bilmiyorlar denseydi. Nasıl olur, görme engelliler biliyor da, işitme engelliler neden bilmiyorlar? derdim.
Her şey 2003 yılında bir velinin 12 yaşındaki işitme engelli oğlu için sosyal aktivite arayışı içinde olması ile başladı. Özel öğretmen temin ederek küçük çocuklara okuma-yazma ve dudaktan okuma eğitimleri vermeye, daha büyük çocuklara da bilgisayar kursları, ve çeşitli sosyal ve sportif faaliyetlere başladık .
Kurslara katılım her geçen gün artıyordu. Bilinçli aileler, bilgisiz aileleri eğitmeye, onlara yol göstermeye başladılar. Daha 6 ay geçmeden veli sayısı 100 leri buldu. Hepsi bir arayış içindeydi, kendi yaşadıkları sorunları, problemleri başka ailelerin yaşamalarını istemiyor, hiç olmazsa minikleri kurtaralım diye düşünüyorlardı.
İşte bu düşünce çerçevesinde Bakırköy Belediyesi eski Başkanı Ahmet Bahadırlı’nın da teşvikleriyle, Bakırköy de 9 m2 cik bir mekanda derneğimizi kurduk. Ailelerin yoğun ısrarları üzerine, ne olduğunu bile anlamadan kendimi bu derneğin başkanı olarak buldum.
Bir engellinin ve ailesinin yaşadıkları zorlukları anlamak için ille de engelli bir yakını olması gerekmiyor insanın. Benim ailemde engelli kimse yok. Buna rağmen ben bana uzanan elleri geri çevirmedim. Tüm bilgi ve deneyimlerimi onlara aktarmaya çalıştım. İşitme engellilerin sorunları o kadar çok ki ne tarafından tutmaya çalışsam başka bir sorun çıkıyor karşıma.
Halbuki gelişmiş ülkelerdeki işitme engelli çocuklar bizimkilerin yaşadıkları zorlukların yarısını bile yaşamıyorlar. En azından, bebek doğar doğmaz ailelerin başvurabilecekleri, bilgi alabilecekleri bir Aile Danışma Merkezleri var.
Dernek olarak faaliyetlere başladığımız andan itibaren, tüm imkanlarımızı kullanarak seminerler, konferanslar, paneller düzenledik. Aileleri bilinçlendirmeye gayret ettik. Haklarını öğrettik ve takipçisi olduk.
Çocuklarını rehabilitasyona göndermeleri için aileleri teşvik ettik. İhtiyaçlılara işitme cihazı temin etmeye çalıştık. 20-25 çocuğumuzu kurtarmanın mutluluğunu yaşadık.
Ama ya diğerleri???
“orgm.meb.gov.tr 22.01.2004” tarihinde yayınlanan istatistiğe göre Türkiye de eğitim çağında olması gereken işitme engelli çocuk sayısı 79.722 dir.
Bu sayı daha ne kadar çok çalışmamız gerektiğini göstermektedir.
Sessizliğin sesi olmak için 10 bilinçli veli ile yola çıktık. Bu sayıda kalırsak yolumuz çok uzun olur, halbuki destek ve imkanlar sağlanırsa daha çok bebek, çocuk ve gence hizmet etme imkanımız olur.
Bu yüzden İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği Başkanı olarak şimdi ben sizlere elimi uzatıyorum. Gelin hep birlikte, sorunların bir ucundan tutalım ve gelecekte doğacak işitme engellilere daha iyi bir gelecek sağlayalım…
Dünyada
“Üç” grup insan var:
Bir şeyi yapan ve yaratan
“küçük” bir seçilmiş grup.
Bir şeyin yapılmasını
Seyreden “büyükçe” bir grup.
Ne olup bittiğini bilmeden yaşayan
“muazzam” bir kalabalık.
Siz hangi gruptansınız?
Sevgilerimle,
Viki Özromano
İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği Başkanı